CİNSEL SALDIRI SUÇU VE CEZASI
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda cinsel suçlar “Kişilere Karşı Suçlar” arasında “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmiştir. Bu başlık altında dört ayrı suça yer verilmiştir. Bu suçlar cinsel saldırı suçu, çocukların cinsel istismarı suçu, reşit olmayanla cinsel ilişki suçu ve cinsel taciz suçudur.
Aşağıda cinsel saldırı suçunun Türk Ceza Kanununda düzenlenmiş hali bulunmaktadır.
Cinsel saldırı
Madde 102- (Değişik: 18/6/2014-6545/58 md.)
(1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel davranışın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on iki yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.
(3) Suçun;
a) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
b) Kamu görevinin, vesayet veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş, evlat edinen veya evlatlık tarafından,
d) Silahla veya birden fazla kişi tarafından birlikte,
e) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle, işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel saldırı için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(5) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.
Cinsel saldırı suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanundan önceki kanun olan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’ndaki ırza geçme, ırza tasaddi ve kısmen de olsa sarkıntılık suçlarının karşılığı olarak düzenlenmiştir.
Cinsel saldırı düzenlemesiyle kanun koyucu kişinin cinsel yaşamını özgürce ve serbestçe belirlemesi ve tezahür ettirmesi hakkını korumaktadır.
Cinsel saldırı suçunun failleri toplumda genel olarak erkekler kabul edilmektedir. Oysa ki bu suç hem erkek hem de kadınlar tarafından işlenebilmektedir. Yani cinsel saldırı suçunun faili hem kadın hem de erkek olabilmektedir. Ayrıca küçükler de suçun faili olabilmektedir. Kısaca cinsel saldırı suçunda herkes suçun faili olabilir.
Cinsel saldırı suçunun mağduru 18 yaşından büyük kişilerdir. Suç oluşturan eylem 18 yaşından küçük kişilere karşı gerçekleştirildiğinde eylem kimi zaman çocukların cinsel istismarı suçunu oluştururken kimi zaman ise reşit olmayanla cinsel ilişki suçuna sebebiyet vermektedir.
Suçun mağdurunun da illa kadın olması gerekmemektedir. Suçun mağduru hem erkek hem de kadın olabilmektedir. Ek olarak belirtmek gerekir ki suçun mağduru ile faili aynı cins olabilir. Yani kadın bir kişi kadın bir kişiye cinsel saldırı suçunu işleyebilir. Aynı şekilde erkek bir kişi de erkek bir kişiye cinsel saldırı suçunu işleyebilir.
Cinsel saldırı suçu eşe karşı karşı işlenebilir mi?
Cinsel saldırı suçunun basit hali eşe karşı suç olarak düzenlememiştir. Örnek olarak kişinin eşine eşinin rızası dışında cinsel bir amaçla dokunması, eşini rızası olmadan öpmesi cinsel saldırı suçuna sebebiyet vermemektedir. Fakat eşin rızası olmadan eş ile cinsel ilişki yaşanması yani eşin vücuduna eşin rızası olmadan organ yahut sair cisim sokulması cinsel saldırı suçuna sebebiyet verecektir. Belirtmek gerekir ki eşe karşı cinsel saldırı suçunun oluşabilmesi için sadece cinsel ilişki olması (Seks) şart değildir. Fiilin cinsel davranış olması şartıyla eşin kulağına kalem dahi sokulması bu suçun oluşmasına sebebiyet verecektir. Bununla birlikte kanun koyucu eşe karşı cinsel istismar suçunu şikayete bağlı bir suç olarak düzenlemiştir. Yani eşin şikayeti olmadan eşe karşı cinsel saldırı suçu soruşturulamayacaktır.
Cinsel Saldırı Suçunun Maddi Unsuru
Cinsel saldırı suçunun temel şekli cinsel davranışlarla bir kişinin vücut dokunulmazlığının ihlalidir. Burada önemli olan husus davranışın suç konu eylemin cinsel bir davranış olup olmadığıdır. Örneğin bir kişiye kızdığı için yanağını sıkan bir kişinin suçu kasten yaralama suçuna sebebiyet verirken kişi cinsel haz almak için bir kişinin yanağını sıkarsa cinsel saldırı suçuna sebebiyet verecektir. Yani her iki eylem dışarıdan bakan bir gözlemci için benzerken bununla birlikte her iki eylem farklı suçlara sebebiyet vermektedir. Cinsel davranışı tanımlayacak olursak; başkasından cinsel haz almayı sağlayan her türlü davranıştır. Yani cinsel davranışlarla mağdurun okşanması, sevilmesi, tokat atılması, ellenmesi, ısırılması cinsel saldırı suçuna sebebiyet verecektir. Ayrıca belirtmek gerekir ki cinsel saldırı suçunun oluşabilmesi için cinsel davranışlarla bir kişinin vücut dokunulmazlığının ihlal edilmesi gerekmektedir. Yani bu suçun oluşabilmesi için mutlak suretle mağdura fiili olarak dokunmak gerekmektedir. Mağdura fiziki olarak dokunulmadan bu suç oluşmayacaktır. Örnek vermek gerekirse Elazığ'da otobüs durağında bekleyen bir kadının yanına yaklaşan bir erkeğin kadının beline sarılması ve kalçasını okşaması cinsel saldırı suçuna sebebiyet verecektir.
Suçun oluşabilmesi için failin cebir ve şiddete başvurması zorunlu değildir. Kendisine karşı gerçekleştirilen eylemde mağdurun rızasının olmaması cinsel saldırı suçunun gerçekleşmesi için yeterlidir.
Ayrıca failin cinsel davranışlarla mağdurun vücut dokunulmazlığını ihlalinde temasın anlık yani temasın belli bir süre devam etmemesi halinde suç sarkıntılık düzeyinde kalmış olur.
Cinsel saldırı suçunun oluşması için cinsel davranışlarla bir kişinin vücut dokunulmazlığının ihlal edilmesi yeterli olup failin cinsel yönden tatmin olması yahut boşalması şart değildir.
Cinsel saldırı suçu ancak kasten işlenebilir suçtur. Failin cinsel saldırıda bulunduğunu bilmesi ve bunu istemesi şarttır. Örneğin bir kişinin merdivenlerden inerken ayağının takılıp bir kişinin üzerine düştüğünde düşe kişinin eli istemeden üstene düştüğü kişinin kalçasına yahut göğsüne gelmesi durumunda cinsel saldırı suçu oluşmayacaktır.
Cinsel saldırı suçunda mağdurun fiillere rıza göstermesi fiilleri hukuka uygun kılar. Fakat bu rıza en geç fiil gerçekleştirilirken verilmelidir. Aksi halde cinsel saldırı suçu oluşacaktır.
CİNSEL SALDIRI SUÇUNUN NİTELİKLİ HALLERİ (CİNSEL SALDIRI SUÇUNDA CEZAYI AĞIRLAŞTIRAN FİİLLER)
Cinsel saldırı suçunun nitelikli halleri tek tek incelenecek olursa;
1- TCK m.102/2 göre fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on iki yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
Halk arasında genel itibariyle ırza geçme olarak da bilinen bu hal cinsel saldırı suçunun nitelikli halinden biridir. Fakat önemle belirtmek gerekir ki bu nitelikli hal ırza geçmekten çok daha kapsamlıdır. Şöyle ki; ırza geçmek suçu aslında 765 sayılı kanunda düzenlenmişti. 765 sayılı kanuna göre ırza geçme ırza geçme suçunda tabii veya gayritabii yoldan cinsel ilişki, yani cinsel organı sokma esas alınmaktaydı. cinsel organ dışında bir başka cismin cinsel organa sokulması ırza tasaddi olarak değerlendirilmekteydi. Fakat TCK m.102/2'nin lafzından da anlaşılacağı üzere mağdurun vücut açıklığına organ (örneğin; penis, el, parmak) yahut sair cisim (örneğin cop, salatalık, kalem) sokulması suçun nitelikli haline sebebiyet verecektir. Suçun nitelikli halinin oluşması için illa mağdurun vajinasına yahut anal açıklığına organ yahut yahut sair cisim sokulması gerekmemektedir. Cinsel davranışlarla mağdurun ağzına hatta kulak deliğine dahi organ yahut sair cisim sokulması nitelikli cinsel saldırı suçuna sebebiyet verecektir.
2- TCK m.103/a göre beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır.
Failin beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı cinsel saldırı suçundan cezasının artırılabilmesi için beden ve ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunma mağdurun cinsel saldırı suçuna karşı koyma olanağını ortadan kaldıracak nitelikte olmalıdır. Belirtmek gerekir ki mağdurun içinde bulunduğu halin geçici veya sürekli olması önemli değildir. Önemli olan mağdurun bu nedenle eyleme karşı koyma serbestisinin bulunmamasıdır. Beden bakımından kendini savunamayacak durumda bulunma, kişinin felçli olması, ileri yaşta olması, sakatlığı, uyku halinde olması, bilinçsizliği, narkoz etkisinde olması, alkol ve uyuşturucu madde etkisi altında bulunması, veya iç hastalıkları dolayısıyla güçsüzleşmiş olmasıdır. Ruh bakımından kendini savunamayacak durumda olma, mağdurun savunma olanağını ortadan kaldıracak şekilde maluliyetinin bulunması demektir. Mağdur eylemin ahlaki kötülüğünü ve anlamını kavrayamamaktadır. Mağdurun bu durumunun fail tarafından fiilden önce bilinmesi şarttır.
3- TCK m. 103/b'ye göre kamu görevinin, vesayet veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır.
Kamu görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak suçu işleme durumunda; failin öncelikle kamu görevlisi olması gerekir. TCK m.6'ya göre kamu görevlisi deyiminden; kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi anlaşılır. Cinsel saldırı suçunda; kamu görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanma nitelikli halinde artırım yapılabilmesi için failin kamu görevlisi olması tek başına yeterli olmayıp aynı zamanda bunun sağladığı nüfuzun da kötüye kullanılması gerektiğinden failin yerine getirdiği kamu görevinin suçun işlenmesinde özel bir kolaylık sağlaması ve kamu görevi sebebiyle mağdur üzerinde egemenlik kurabilecek durumda olması da gerekir. Örnek vermek gerekirse; Elazığ'da yaptığı eylem nedeniyle gözaltına alınan kadını beğenen kolluk görevlisinin gözaltındaki kadına cinsel saldırıda bulunması cinsel saldırı suçunun nitelikli halini oluşturmaktadır.
Hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuzun kötüye kullanılması suretiyle cinsel saldırı suçunun işlenmesi halin de cinsel saldırı suçunun nitelikli hali olarak düzenlenmiştir. Bu hal özellikle resmi veya özel kurumlarda görev yapan genel müdür, müdür veya yöneticilerin veya özel teşebbüs sahiplerinin burada çalışanlar üzerinde bulunan nüfuzlarının kötüye kullanılmasıyla ortaya çıkmaktadır. Terfi, tayin, izin, ücret gibi konularda sahip olduğu nüfuzu kötüye kullanarak cinsel saldırıda bulunan failin suçu nitelikli cinsel saldırı suçunu oluşturmaktadır.
Fail ile mağdur arasındaki ilişkinin iş Kanunu çerçevesinde bir iş akdi veya hizmet akdi olması zorunlu değildir. Hizmet ilişkisinin bir kamu kurumuna veya özel kuruma bağlı olarak gerçekleştirilmesinin, ücretli, ücretsiz, sürekli veya süreli olmasının bir önemi yoktur. Hizmet ilişkisinden her çeşit hizmet ilişkisinin anlaşılması gerekir. Günübirlik olarak eve çalışmaya çağrılan kadına ev sakinlerinden biri tecavüz ettiğinde bu nitelikli hal uygulanmalıdır. Önemli olan faille mağdur arasında hizmet ilişkisine bağlı bir bağımlılık olması ve failin de bu ilişki sebebiyle var olan nüfuzundan faydalanarak, kanunun ifadesi ile bu nüfuzu kötüye kullanarak bu suçu işlemesidir. Bununla birlikte fail ile mağdurun aynı işyerinde çalışması fakat aralarında herhangi bir hiyerarşi bulunmadığı yani birbirleri üzerinde nüfuzları bulunmadıkları takdirde failin cezası bu nitelikli hal dolayısıyla artırılamayacaktır.
Vesayet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle cinsel saldırı suçunun nitelikli halinin oluşabilmesi için fail ile mağdur arasında Türk Medeni Kanununda düzenlenen vesayet ilişkisinin kurulmuş olması gerekmektedir. Yani sulh hukuk mahkemesince vasi olarak atanmış kişi ancak vasi olarak atandığı kişiye karşı vesayet ilişkisin sağladığı nüfuz kötüye kullanılması şartıyla bu suçu işleyebilecektir.
4- Cinsel saldırı suçunun üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş, evlat edinen veya evlatlık tarafından işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır. Bu nedenlerle cezanın artırılmasının nedeni; akrabalık ilişkisi çerçevesinde failin mağdur üzerinde etkili olması fiilin işlenmesini kolaylaştırması ve mağdurun direncinin daha kolay kırabilmesine sebebiyet vermesidir.
Evlilik sona erdikten sonra kayın hısımlığından dolayı cezanın artırılması mümkün müdür? Evlilik bittikten sonra kayın hısımlığından dolayı cezanın artırılması hukuken mümkün değildir.
5- Cinsel saldırı suçunun silahla veya birden fazla kişi tarafından birlikte, işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır. Türk Ceza Kanununa göre silah deyiminden;
1.Ateşli silahlar,
2. Patlayıcı maddeler,
3. Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet,
4. Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler,
5. Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler, anlaşılmalıdır.
Silah kullanılması faile cesaret vererek suçun işlenmesini kolaylaştıran ve mağduru da korkutarak direncini azaltan bir husustur. Bu nedenle kanun koyucu cinsel saldırı suçunun silahla işlenmesi halinde cezayı ağırlaştırmıştır.
Cinse saldırı fiilin işlenmesi sırasında mağduru etkileyecek biçimde bu silahın kullanılması, örneğin tabanca gösterilmesi hükmün uygulanması için yeterlidir. Silahın bilfiil somut olayda kullanılması gerekmez. Önemli olan failin; mağduru korkutup direncini kırmasıdır. Gerçeğine benzeyen oyuncak tabanca da bu hükmün uygulanması sonucunu doğurabilir.
Faillerin birden fazla olması hali ağırlaştırıcı sebeptir. Burada kastedilen suçun icra hareketlerinin müşterek fail olarak sorumluluğu gerektirecek şekilde gerçekleştirilmiş olmasıdır. Azmettirme veya yardım etme halinde bu ağırlaştırıcı neden uygulanmaz. Çünkü Yasa’da birlikte hareket etmeden söz edilmektedir. Birlikte hareket etme, önceden anlaşmayı gerektirmez. Birden fazla kişinin her birinin mağdura cinsel saldırı eylemini gerçekleştirmiş olması gerekmez. Faillerden biri cinsel eylemi yaparken diğerinin mağdurun kollarını tutması halinde eylemi birlikte işlemiş kabul edilirler. Birlikte hareket edenlerden birinin kusur ehliyetinin bulunmaması bu hükmün uygulanmasını engellemez. Suç teşebbüs aşamasında kalsa da bu ağırlaştrıcı neden uygulanır. Mağdurlar ve failler birden fazla olup da her bir failin diğer bir mağdura cinsel saldırıda bulunması halinde bu ağırlaştırıcı neden uygulanmaz.
CİNSEL SALDIRI SUÇUNDA NETİCE SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ HALLER
Cinsel saldırı sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.
Bitkisel hayat kavramı "beyin fonksiyonlarının yitirildiği, solunum ve dolaşım sisteminin dış destekle görev yaptığı, tam bilinçsizliğin bulunduğu klinik yaşam türüdür". Cinsel saldırı sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesinin anlamı mağdurun vücudunun büyük ölçüde canlılığını yitirmesi, sadece nefes alıp vermesi ve damarların çalışmasıdır. Dolayısıyla ölüm henüz gerçekleşmemiştir. Bu durum bilirkişi tarafından tespit edilecektir.
Failin neticeden sorumlu tutulabilmesi için en azından taksir seviyesinde kusuru olmalı, mağdurun ölmesi veya bitkisel hayata girmesi ile cinsel saldırı suçunu oluşturan fiiller arasında doğrudan bir nedensellik bağlantısı mevcut olmalıdır. Bu hükmün uygulanması için hareket ile netice arasındaki dolaylı nedensellik bağı yeterli değildir. Örneğin cinsel saldırı fiili neticesinde mağdurun intihar etmesi halinde bu madde uygulanamaz. Her ne kadar failin fiili ile mağdurun intihar etmesi arasında nedensellik bağlantısı var ise de bu, maddenin uygulanması için yeterli değildir, çünkü burada ölüm neticesi faile objektif olarak isnat edilebilir netice değildir. Bunun gibi mağdur cinsel saldırı sonucu hamile kalmış ve çocuk düşürme veya doğum sırasında ölmüşse yine failin ölüm neticesinden sorumlu tutulması mümkün değildir.
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış bir suçtan söz edilebilmesi için en azından suçun temel şeklinin tamamlanmış olmasının gerektiğine Yargıtay kararlarında işaret edilmektedir.
Faillin cinsel saldırı suçunu işlerken, mağdurun bitkisel hayata girmesini veya ölmesini istememiş fakat fiili bu neticeyi meydana getirmiş olmalıdır. Aksi takdirde fail sadece cinsel saldırı suçundan değil ayrıca kasten öldürme suçundan da sorumlu tutulur. Bununla birlikte fail mağduru önce öldürüp daha sonra mağdurun bedeniyle cinsel ilişkiye girdiği takdirde fail cinsel saldırı suçundan sorumlu tutulamayacaktır. Çünkü ortada artık ceza hukuku anlamında cinsel saldırı suçunun mağduru bulunmadığından işlenemez suç olacaktır. Bu halde sanık kasten öldürme suçundan ve TCK m.130/2den cezalandırılacaktır.
CİNSEL SALDIRI SUÇUNDA İÇTİMA HÜKÜMLERİ
Cinsel saldırı için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
Cinsel saldırı suçunun gerçekleşmesi bakımından cebir ve tehdit fiilleri araç olarak kullanıldığı için faile ayrıca cebir ya da tehdit suçundan ceza verilmez; mağdurun direncinin kırılmasını sağlayacak ölçüdeki cebir suçun unsurunu oluşturur. Ancak failin kullandığı cebir ve şiddet cinsel saldırıyı gerçekleştirebilecek elverişlilik sınırını aştığı zaman, Türk Ceza Kanunun 102/4 maddesi devreye girerek gerçek içtima hükümlerinin uygulamasına yani faile hem cinsel saldırı hem de kasten yaralama suçundan ceza verilmesine neden olacaktır.
Ayrıca belirtmek zincirleme suç hükümleri cinsel saldırı suçunda uygulanabilmektedir.
Cinsel saldırı suçunda suça iştirakin tüm şekilleri mümkündür. Yani cinsel saldırı suçunda suça azmettirme; suçta birlikte faillik ile suça yardım etme mümkündür.
Cinsel saldırı suçunun temel şeklinin takibi şikayete bağlıdır. Bununla birlikte vücuda organ veya cisim sokulmak suretiyle suçun işlenmesinde suç şikayete bağlı değildir. Bu kuralın istisnası ise suçun eşe karşı işlenmesi halidir. Eşe karşı vücuda organ veya cisim sokulmak suretiyle suçun işlenmesinde suç şikayete bağlıdır.
ÇOCUKLARIN CİNSEL İSTİSMARI SUÇU VE CEZASI
Türk Ceza Kanuna göre çocuk deyiminden henüz onsekiz yaşını doldurmamış kişi, anlaşılır. Cinsel istismar, psikolojik, sosyal ve fiziki gelişimini tamamlamamış olan bir çocuğun yetişkin bir birey tarafından cinsel uyarılarını tatmin için obje olarak kullanılmasıdır. Genital bölgeleri okşama, teşhircilik, röntgencilik ve pornografiden ırza geçmeye (tecavüze veya cinsel saldırıya) kadar geniş yelpazedeki tüm cinsel içerikli davranışları kapsamaktadır. Türk Ceza Kanunu'na göre; Cinsel istismar deyiminden;
a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar, anlaşılır.
Türk Ceza Kanunun 103. maddesine göre; Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza, istismar durumunda on yıldan, sarkıntılık durumunda beş yıldan az olamaz. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır.
Cinsel istismar suçunun;
a) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,
d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara (bknz. TCK m.103) göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki (bknz. TCK m.103) çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.
Çocukların cinsel istismarı suçuyla korunan hukuki değer, kişinin cinsel veya seks dokunulmazlığıdır. Şu husus da belirtilmelidir ki, çocukların cinsel istismarı suçunda mağdur çocuğun hukuki değeri kendisine rağmen korunmaktadır. Çocukların cinsel istismarı suçunun konusu, istismar oluşturan eylemlerin üzerinde gerçekleştiği çocuğun vücudu ya da bedenidir, diğer bir anlatımla çocuğun vücut bütünlüğüdür. Cinsel dokunulmazlık ise bu suçun konusunu değil, bu suçla korunan hukuki değeri ifade etmektedir.
Çocukların cinsel istismarı çoğunlukla dokunma, öpme, elleme, organ sokma şeklinde gerçekleştirilmektedir. Söz konusu eylemler fail tarafından cinsel haz ve şehvet duyma nedeniyle işlendiği takdirde cinsel istismar suçu gerçekleşmiş olacaktır.
ÇOCUĞUN ÇOCUĞA CİNSEL İSTİSMARI (AKRAN CİNSEL İSTİSMARI)
Cinsel istismar suçunun mağduru sadece çocuklar olabilmektedir. Bununla birlikte çocuğun cinsel istismarında fail de çocuk olabilmektedir. Bu durumda çocuğun çocuğa cinsel istismarı oluşmaktadır. Peki çocuğun çocuğa cinsel istismarında faile yani cinsel olarak diğer çocuğu istismar eden çocuğa ceza verilecek midir? Elbette ki çocuğun çocuğa cinsel istismarında cinsel istismarda bulunan fail çocuğa ceza verilecektir fakat çocuklara ceza verilirken Türk Ceza Kanunun 31. maddesini gözetmek gerekmektedir. TCK m. 31'e göre;
Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Bu kişiler hakkında, ceza kovuşturması yapılamaz; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.
Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan onbir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla olamaz.
Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde onsekiz yıldan yirmidört yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte biri indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası oniki yıldan fazla olamaz.
Yukarıdaki TCK m. 31'den anlaşılacağı üzere çocuğun çocuğa cinsel istismarında (akran cinsel istismarında) fail çocuğa ceza verilecektir fakat cezada TCK m.31 gereği yaş küçüklüğü ceza sorumluluğunu azalttığından verilen ceza yetişkinlere göre daha az olacaktır. Ek olarak belirtmek gerekir ki cinsel istismar suçunun sarkıntılık düzeyinde kalmış olması halinde failinin çocuk ise soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır.
Çocuğun çocuğa cinsel istismarında suç ne zaman sarkıntılık düzeyinde kalmış olur?
Suçun sarkıntılık düzeyinde kalabilmesi için cinsel davranışlarla mağdurun vücut dokunulmazlığını ihlalinde temasın anlık yani temasın belli bir süre devam etmemesi halinde suç sarkıntılık düzeyinde kalmış olur. Her somut olay ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekse de genel itibariyle aşağıdaki örneklerde suçun sarkıntılık düzeyinde kaldığı kabul edilir:
Failin müştekinin omzundan tutmak suretiyle onu sevdiğini söylemesi,
Failin mağdura arkadan yaklaşarak belinden sarılması,
Failin mağduru belinden kavrayarak onunla birlikte olmak istediğini söylemesi,
Failin mağdurun yanağından öpmesi,
Failin mağdurun göğüslerine dokunması,
Failin mağdurun kalçasına dokunması,
Failin mağdurun eteğini indirmeye çalışması
Yukarıda belirtilen fiillerin ani bir şekilde işlenip son bulması gerekmektedir. Aksi takdirde suç sarkıntılık düzeyinden çıkmış olacaktır.
REŞİT OLMAYANLA CİNSEL İLİŞKİ SUÇU VE CEZASI
Reşit olmayanla cinsel ilişki suçu Türk Ceza Kanunu m. 104'te düzenlenmiştir. Buna göre; Cebir, tehdit ve hile olmaksızın, onbeş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, şikayet üzerine, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Suçun mağdur ile arasında evlenme yasağı bulunan kişi tarafından işlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın, on yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Suçun, evlat edineceği çocuğun evlat edinme öncesi bakımını üstlenen veya koruyucu aile ilişkisi çerçevesinde koruma, bakım ve gözetim yükümlülüğü bulunan kişi tarafından işlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın ikinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.
Reşit olmayanla cinsel ilişki suçu ile korunan hukuki yararın suçun düzenlendiği yer itibariyle çocuğun cinsel dokunulmazlığı olduğunu söylemek gerekir. Ancak on beş on sekiz yaş aralığında fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını anlayabilecek durumda olan ve bazı durumlarda ailesinin izni ya da mahkeme kararı ile evlenmesine izin verilen çocuğun artık cinsel dokunulmazlığının değil cinsel özgürlüğünün olduğu, hakkın kendisinin korunmasının öncelikli olması gerektiği doktrinde ifade edilmektedir.
Herkes reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun faili olabilir. Kanun koyucu fail yönünden cinsiyet ve yaş ayırımı yapmaksızın herkesin fail olabileceğine ilişkin bir düzenleme öngörmüştür.
Cinsel ilişki teriminden ise erkek cinsel organın mağdurun vajinasına yahut anal açıklığına girişi olarak anlaşılmalıdır.
Reşit olmayanla cinsel ilişki suçu mağdur yönünden özgü bir suçtur. Bu suç ancak on beş on sekiz yaş aralığında fiili n hukuki anlam ve sonuçlarını kavrayabilecek durumda olan kız ya da erkek çocuğa karşı işlenebilir. Çocuğun cinsiyetinin bir önemi yoktur, burada özgü durumu yaratan unsur yaştır. Mağdurun on beş yaşını tamamlamamış olması ya da on beş on sekiz yaş aralığı nda olup da fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını kavrayamayacak durumda olması durumunda artık eylem cinsel istismar olarak nitelendirilecektir.
Suçun mağdurunun on beş yaşını doldurmuş olması gerekir ayrıca reşit olmaması gerekmektedir. Her ne kadar madde metninde reşitlikten bahsedilmemişse de 104. maddenin başlığının reşit olmayanla cinsel ilişki olarak düzenlendiği göz önüne alındığında on beş yaşını doldurmuş kişilerin reşit olması halinde rızayla girdiği cinsel ilişkilerin suç olması hukuka aykırı olacaktır. Nitekim Türk Medeni Kanunu'na göre evliliğin kişiyi reşit kıldığı kabul edilmektedir. Evlilikte taraflarının sorumluluklarından biri de cinsel ilişkidir. Nedensiz olarak cinsel ilişkiden kaçınmak boşanma davalarında kusur olarak görülmektedir. Bu nedenle on sekiz yaşını doldurmamış fakat TMK gereği reşit olmuş kişilerin suçun mağduru olması kabul edilemezdir.
Reşit olmayanla cinsel ilişki suçunda dikkat edilmesi gereken husus mağdurun hukuka uygun rızasıdır. Eğer ki mağdurun hukuka uygun rızası yoksa yahut hileyle alınmış bir rıza varsa bu halde suç TCK m.103 çocukların cinsel istismarına vücut verecektir.
REŞİT OLMAYANLA CİNSEL İLİŞKİ SUÇUNUN NİTELİKLİ UNSURLARI
1- Suçun Mağdur İle Evlenme Yasağı Bulunan Kişi Arasında Gerçekleşmesi:
Türk hukukunda evlenmeleri yasak olan kişiler Medeni Kanun’un hısımlık bahsini düzenleyen 129. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;
“Aşağıdaki kimseler arasında evlenme yasaktır:
1. Üstsoy ile altsoy arasında; kardeşler arasında; amca, dayı, hala ve teyze ile yeğenleri arasında,
2. Kayın hısımlığı meydana getirmiş olan evlilik sona ermiş olsa bile, eşlerden biri ile diğerinin üstsoyu veya altsoyu arasında,
3. Evlât edinen ile evlâtlığın veya bunlardan biri ile diğerinin altsoyu ve eşi arasında.”
Yukarıda açıklanan kişiler arasında reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun işlenmesi halinde on yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
2. Suçun Evlat Edineceği Çocuğun Evlat Edinme Öncesi Bakımını Üstlenen veya Koruyucu Aile İlişkisi Çerçevesinde Koruma, Bakım ve Gözetim Yükümlülüğü Bulunan Kişi Tarafından Gerçekleşmesi
Suçun, evlat edineceği çocuğun evlat edinme öncesi bakımını üstlenen veya koruyucu aile ilişkisi çerçevesinde koruma, bakım ve gözetim yükümlülüğü bulunan kişi tarafından işlenmesi hâlinde, n yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Reşit olmayanla cinsel ilişki suçuna iştirak mümkündür. Bu suç iştirakin her türü ile işlenebilir. Yargıtay’ın kararları da bu yöndedir.
Reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun basit hali şikayete tabidir. Bu suçun nitelikli halleri bakımından şikayet şartı aranmaksızın resen soruşturma ve kovuşturma yapılacaktır.
Reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun basit hali şikayete tabi olmakla birlikte, şikayete bağlı suçlarda uygulanma imkanı bulan uzlaşma CMK.m.253 /5’te yer alan açık düzenleme karşısında uygulanmayacaktır.
Reşit olmayanla cinsel ilişki suçunda görevli mahkeme 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 11 ve 12. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde asliye ceza mahkemesidir.
CİNSEL TACİZ SUÇU VE CEZASI
Cinsel taciz suçu, TCK’nın özel hükümleri düzenleyen ikinci kitabının, kişilere karşı suçlara yer veren ikinci kısmının “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar” başlıklı altıncı bölümünde ve m. 105’te hükme bağlanmıştır. Cinsel taciz suçu cinsel özgürlüğe karşı suçların en hafif halini oluşturmaktadır. TCK m. 105'e göre;
Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi hakkında, mağdurun şikayeti üzerine, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adlî para cezasına fiilin çocuğa karşı işlenmesi hâlinde altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Cinsel tacizin tanımına gelecek olursak; kişinin vücut dokunulmazlığının ihlali niteliğini taşımayan, cinsel yönden ahlak temizliğine aykırı olarak mağdurun rahatsız edilmesidir.
Cinsel tacizin cinsel saldırıdan ayırt edici özelliği mağdurun vücuduna herhangi bir temasın olmaması gerekliliğidir. Mağdurun vücuduna temas var ise artık cinsel taciz suçundan bahsedilemez.
Kanun koyucu tarafından cinsel taciz suçu düzenlemesiyle kişilerin cinsel özgürlüklerinin korunması istenmiştir.
Cinsel taciz suçu söz, yazı, ses, işaret veya herhangi bir resim ya da cisim göstermek şeklinde gerçekleştirilebilir. Bu davranışlar teknolojik aletler kullanılarak yapılabileceği gibi doğrudan mağdura karşı da gerçekleştirilmiş olabilir. Cinsel taciz söz ile gerçekleştiğinde bu sözlerin mağdurun bilgisine ulaşacak nitelikte olması gerekir. Cinsel taciz sayılan hareketlerin mağduru hedef almış olması yeterlidir, mağdura herhangi bir baskı ya da zulüm yapılmış olması aranmaz.
Cinsel taciz suçunun kasten işlenmesi gerekir. TCK’nin 105. maddesinde fail açıkça “cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi” olarak belirtildiği için kasten yaptığı cinsel taciz sayılan davranışını, cinsel amaçla gerçekleştirmiş olmalıdır. Bu suçun gerçekleşebilmesi için sanığın özel bir saik olan “cinsel amaç” ile hareket etmesi gerekir. Failin ne amaçla hareket ettiğine yargıç karar verecektir. Yargıç sanığın cinsel amaçla hareket etmediğine karar verirse, amaca uygun olan hakaret ya da sövme gibi başka bir suçun varlığına karar verecektir.
Cinsel tacizi suçunun oluşması için hareketlerin mağdurun rızası dışında yapılmış olması şarttır.
Cinsel taciz suçunun mağduru ve faili, erkek ya da kadın olabilir. Kanunda ve madde gerekçesinde bu konuda herhangi bir ayrıma gidilmemiştir. Cinsel taciz suçunun fail ve mağduru farklı cinsiyetten olabileceği gibi aynı cinsiyetten de olabilir. Fail ve mağdurun medeni halleri bir önem taşımaz, evli ya da bekâr olabilirler.
CİNSEL TACİZ SUÇUNUN NİTELİKLİ HALLERİ
Cinsel taciz suçunun nitelikli halleri Türk Ceza Kanunun 105/2. maddesinde sayılmıştır. Buna göre; Suçun;
a) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin ya da aile içi ilişkinin sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
b) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
c) Aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
d) Posta veya elektronik haberleşme araçlarının sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
e) Teşhir suretiyle, işlenmesi hâlinde yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu fiil nedeniyle mağdur; işi bırakmak, okuldan veya ailesinden ayrılmak zorunda kalmış ise verilecek ceza bir yıldan az olamaz.
1- SUÇUN KAMU GÖREVİNİN VEYA HİZMET İLİŞKİSİNİN YA DA AİLE İÇİ İLİŞKİNİN SAĞLADIĞI “KOLAYLIKTAN FAYDALANMAK” SURETİYLE İŞLENMESİ
Kamu görevlisinden ne anlaşılması gerektiği TCK m. 6'da açıklanmıştır. Buna göre; kamu görevlisi deyiminden; kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi anlaşılır.
TCK m. 105/2-a’da geçen “hizmet ilişkisi”, sözlü ya da yazılı bir hizmet akdine bağlı olarak üstünlüğü bulunan failin, mağduru işe alma, işten çıkartma, yükseltme, ücretini ya da diğer sosyal haklarını belirleme yetkisine sahip bulunmasını, “aile içi ilişki” aile bireyleri arasındaki ilişkiyi ifade etmektedir. Kanun koyucu fail ile mağdur arasındaki söz konusu ilişkilerin varlığı halinde fiilin daha kolay işlenebileceğini göz önünde tutarak bu nitelikli hale yer vermiştir.
Fail ile mağdur arasında TCK m. 105/2-a kapsamında bir ilişkinin bulunması, mağdurun savunma olanağını zayıflatması ve suçun işlenmesini kolaylaştırması nedeniyle cezanın ağırlaştırılmasını gerektiren nitelikli hal olarak öngörülmüştür.
2- SUÇUN, VASİ, EĞİTİCİ, ÖĞRETİCİ, BAKICI, KORUYUCU AİLE VEYA SAĞLIK HİZMETİ VEREN YA DA KORUMA, BAKIM VEYA GÖZETİM YÜKÜMLÜLÜĞÜ BULUNAN KİŞİLER TARAFINDAN İŞLENMESİ
Cinsel taciz suçunun vasi tarafından işlenmesi nedeniyle cezanın arttırılabilmesi için vesayet Türk Medeni Kanun gereğince kurulmuş ve ilişkisinin sürüyor olması gereklidir. Vasi ile vesayet altındaki kimse arasında meydana gelen hukuki ilişki ve yakınlık, kanun koyucu tarafından suçun kolaylıkla işlenebilmesinde bir etken olarak görüldüğü için nitelikli hal olarak kabul edilmiştir.
Eğitici, öğretici ya da bakıcının resmi ya da özel bir kuruluş tarafından istihdam edilmesi; söz konusu faaliyetini ücretli ya da ücretsiz yürütmesi nitelikli halin uygulanması bakımından herhangi bir önem arz etmez. Bununla birlikte Yargıtay, suçun işlendiği sırada fail ile mağdur arasında olan söz konusu ilişkinin varlığını yeterli görmemekte, nitelikli halin uygulanması için örneğin eğitim-öğretim faaliyetinin fiilen devam ettiği esnada suçun işlenmesi gerektiği düşüncesindedir.
Cinsel taciz suçunun “koruyucu aile” tarafından gerçekleştirilmesi de bu suçun nitelikli hali kapsamındadır.
Sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunanlar, mağdurun terbiye, nezaret ve koruması altında bırakıldığı kişilerdir. Hastane, çocuk bakımevi, kreş, yaz okulu, kamp, komşu ya da akraba yanına çocuğun geçici olarak bırakılması da bu kapsamda düşünülmelidir.
Koruma ve gözetim yükümlülüğü bakımından bu yükümlülüğün kanundan doğması, zorunlu ya da devamlı olması gerekli olmayıp teslimin ya da bırakmanın örf ve adet, akrabalık, komşuluk ilişkisi, kişisel ilişkiler ya da benzer nedenlerle ihtiyari olarak gerçekleştirilmesi, geçici de olsa birlikte bulunma ve bu yöndeki güvenin ve sıfatın kötüye kullanılması hallerinde söz konusu nitelikli hal uygulama alanı bulur.
3- SUÇUN AYNI İŞYERİNDE ÇALIŞMANIN SAĞLADIĞI KOLAYLIKTAN FAYDALANMAK SURETİYLE İŞLENMESİ
Suçun “aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle işlenmesi” hali, fail ile mağdur arasında herhangi bir astlık üstlük ilişkisi olmaksızın eşit konumda aynı işyerinde çalışıyor olma halini ifade etmektedir. Ancak aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıkla söz konusu suçun işlenmesi hali bakımından, fail ile mağdurun yalnızca aynı işyerinde çalışıyor olmaları yeterli değildir. Ayrıca bu durumun suçun işlenmesinde kolaylık sağlaması da gereklidir. Burada fail aynı ortamda bulunmanın ve tanışıklığın sağladığı kolaylıktan yararlanarak bu suçu işlemektedir.
4-SUÇUN POSTA VEYA ELEKTRONİK HABERLEŞME ARAÇLARININ SAĞLADIĞI KOLAYLIKTAN FAYDALANMAK SURETİYLE İŞLENMESİ
5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu m. 3/1-h uyarınca elektronik haberleşme “elektriksel işaretlere dönüştürülebilen her türlü işaret, sembol, ses, görüntü ve verinin kablo, telsiz, optik, elektrik, manyetik, elektromanyetik, elektrokimyasal, elektromekanik ve diğer iletim sistemleri vasıtasıyla iletilmesini, gönderilmesini ve alınmasını… ifade eder” şeklinde tanımlanmıştır. Bu durumda tanımda belirtilen işlevi gören her türlü cihazla işlenen cinsel taciz fiilleri nitelikli hal kapsamında düşünülmelidir. Örneğin elektronik postalar, whatsapp mesajları, twitter mesajları, facebook mesajları ve GSM servisleri söz konusu kapsam içinde yer almaktadır.
Suçun genelde elektronik haberleşme araçlarıyla işlenmesi nedeniyle suçun söz konusu araçlarla işlenmesi daha ağır bir yaptırımla karşılanarak caydırıcılığın arttırılması amaçlanmıştır. Yine bu yolla failin kimliğini gizleme imkânına sahip olması ve faile ulaşmada yaşanan güçlükler de failin bu durumdan cesaret almasına neden olarak söz konusu suçun işlenmesi kolaylaşmaktadır.
5-SUÇUN TEŞHİR SURETİYLE İŞLENMESİ
Suçun bu nitelikli hali, TCK m. 225’te düzenlenen hayâsızca hareketler kapsamındaki teşhircilikle aynı unsurları taşımamaktadır. Zira TCK m. 225’te belirtilen suçun varlığından bahsedebilmek için teşhirciliğin aleni olması gereklidir. Buna karşın TCK m. 105/2-e bakımından teşhirciliğin belirli bir kişiye yönelik olarak gerçekleştirilmesi gerekli olup bu teşhirciliğin aleni olması gerekli değildir. Örneğin (A)’nın, (B)’yi cinsel amaçlı olarak taciz etmek için çıplak fotoğrafını, fotoğrafın arkasına cinsel taciz teşkil eden ifadeler yazarak (B)’nin posta kutusuna atması ve fotoğrafın (B)’nin eline geçmesi halinde; (A), TCK m. 105/2-d ile e’den sorumlu olur.
NETİCESİ BAKIMINDAN CEZANIN AĞIRLAŞMASI HALİ OLARAK CİNSEL TACİZİN SONUCUNDA MAĞDURUN İŞİ BIRAKMAK, OKULDAN YA DA AİLESİNDEN AYRILMAK ZORUNDA KALMIŞ OLMASI
Mağdurun işi bırakmak, okuldan ya da ailesinden ayrılmak zorunda kalması cezanın arttırılmasını gerektiren haller olarak hükme bağlanmıştır. Bu nedenle ayrılma ile failin cinsel tacizi arasında bir nedensellik bağının varlığı şarttır.
Netice sebebiyle cezanın ağırlaştırılmasını düzenleyen bu halde mağdurun devam etmekte olan cinsel taciz eylemlerinden kurtulma amacına ve söz konusu taciz eylemi ya da eylemleri sona ermiş olsa dahi, bunların doğurduğu psikolojik etkilerden kurtulmasına ayrı bir önem verilmiştir. Ancak mağdurun ayrılmak bakımından mutlak bir zorunluluğa sahip bulunması gerekmemektedir. Yani ortaya çıkan huzursuz ortam mağdurun orda kalarak ilişkilerini sağlıklı bir biçimde yürütmesine engel olmuşsa ve bu nedenle ayrılmışsa söz konusu hüküm uygulama alanı bulacaktır. Ayrıca TCK’da örneğin yaralama suçunda olduğu gibi kendiliğinden ortaya çıkan haller neticesi sebebiyle ağırlaşan neden olarak düzenlenirken, buradaki neticenin ortaya çıkması mağdurun iradesine bağlanmıştır.
Cinsel Dokunulmazlığa karşı suçlar mahiyeti gereği genel itibariyle gizli işlenen suçlardır. Suçların gizli işlenmesinden dolayı ne yazık ki mahkemelerimiz en ufak şüphelerle sanıklara cezalar verebilmektedir. Bu suçlar toplum tarafından da kabul edilemez olduğundan bu suçlardan yargılanan kişilerin ceza alması durumunda toplum tarafından da dışlanmaktadırlar. Bu nedenle mahkemelerde yapılan yargılamalarda bu suçun ispatı ve bu suça yönelik savunmalar önemlidir. Bunun için cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçların mağdurları ve sanıkları maddi gerçeğe ulaşmak için her zaman avukatlardan yardım almalı kendi yararlarına olacaktır.
Burak Can KAYMAZ
Avukat / Elazığ Barosu
Comentarios