top of page

BOŞANMAYLA BİRLİKTE EŞLERİN MAL PAYLAŞIMI (EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİ) | AVUKAT | ELAZIĞ


Türkiye’de her geçen gün artmakta olan boşanmalarla birlikte boşanma aşamasına gelmiş çiftlerin aklını kurcalayan en büyük sorunlar; muhtemelen çocuğun/çocukların velayeti ve boşanma sonrası malların nasıl paylaşılacağıdır. Hemen belirtmek isterim ki anlaşmalı boşanmak isteyen çiftler, bu sorunları anlaşarak ve bir protokole dökerek hâkim onayıyla boşanabilirler. Biz bugün anlaşmalı boşanamayan çiftlere boşanmayla birlikte malların nasıl paylaştırılacağını kısaca arz edeceğiz. Fakat bu konuyu anlatırken günlük hayatta sıklıkla karşılaştığımız ve aynı zamanda yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimini anlatacağız. Edinilmiş mallara katılma rejimi dışındaki diğer mal rejimleri başka bir yazımızın konusudur.


EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİ

Edinilmiş mallara katılma rejimi eşlerin başkaca bir mal rejimi seçmedikleri takdirde tabi olacakları mal rejimidir. Nitekim çiftler genelde mal rejimi sözleşmesi yapmadıkları için bu mal rejimine tabidirler.

Öncelikle edinilmiş mal rejiminin neyi kapsadığına bakmak gereklidir:

Edinilmiş mallara katılma rejimi, edinilmiş mallar ile eşlerden her birinin kişisel mallarını kapsar.( TMK M.218)

Peki, edinilmiş mallar ve kişisel mallar ne demektir?

Edinilmiş malların ne olduğu TMK m.219’da düzenlenmiştir. Buna göre:

Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir.

Bir eşin edinilmiş malları özellikle şunlardır:

1. Çalışmasının karşılığı olan edinimler,

2. Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,

3. Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar,

4. Kişisel mallarının gelirleri,

5. Edinilmiş malların yerine geçen değerler.


Edinilmiş mallar içinde sayılan çalışmanın karşılığı olan edinimlere örnek olarak memur olan eşin aldığı aylık maaş verilebilir. Evlilik birliği içinde yine bu maaşla alınmış ev ya da araba da edilmiş mallardan sayılır.


Kişisel mallar ise yine kanunda sayılmıştır. Fakat kanun koyucu kişisel malları; kanuna göre kişisel mallar ve sözleşmeye göre kişisel mallar olmak üzere ikiye ayırmıştır. Kanuna göre kanundan kaynaklanan kişisel mallar şöyledir:

Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır: (TMK m. 220)

1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,

2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,

3. Manevî tazminat alacakları,

4. Kişisel mallar yerine geçen değerler.


TMK 221’e göre ise sözleşmeden kaynaklanabilecek kişisel mallar şunlardır:

Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle, bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dâhil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılacağını kabul edebilirler.

Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mallara dahil olmayacağını da kararlaştırabilirler.

Yani çiftler, aralarında mal rejimi sözleşmesi yaparak normal şartlar altında edinilmiş mallar olacak malları kişisel mal haline getirebilir.


TMK 222’de malların kime ait olduğuna dair ispat kuralı ve paylı mal karinesi düzenlemiştir. Buna göre:

Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.

Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır.

Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir.


Eşlerin, kişisel mallar ve edinilmiş mallar üzerindeki yönetim, yararlanma ve tasarruf etme hakkı TMK m.223’te düzenlenmiştir. Kanuna göre:

Her eş, yasal sınırlar içerisinde kişisel malları ile edinilmiş mallarını yönetme, bunlardan yararlanma ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunma hakkına sahiptir.

Aksine anlaşma olmadıkça, eşlerden biri diğerinin rızası olmadan paylı mülkiyet konusu maldaki payı üzerinde tasarrufta bulunamaz.

Yukardaki kanuni düzenlemeye ek olarak belirtmek gerekir ki aile konutu paylı mülkiyete tabi olmasa bile eşin kendisine ait aile konutu üzerinde tasarrufta bulunabilmesi ancak diğer eşin açık rızasıyla olabilir.

Ayrıca kanun hâkime ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan mali bir yükümlülüğün yerine getirilmesi gerektiği ölçüde eşlerden birinin istemde bulunması üzerine, belirleyeceği malvarlığıyla ilgili tasarrufların ancak diğer eşin rızasıyla yapılabileceğine karar verme yetkisi tanımıştır.


EŞLERİN SORUMLULUĞU

Edinilmiş mallara katılma rejiminde eşlerden her biri, kendi borçlarından dolayı üçüncü kişiler karşısında bütün malvarlığıyla yani sınırsız sorumludur. (TMK m. 224)

Ancak eşler evlilik birliğini temsil yetkisinin kullanıldığı hallerde, üçüncü kişilere karşı müteselsilen sorumlu olurlar. Buna karşılık eş birliği temsil yetkisi bulunmaksızın yaptığı işlemlerden kişisel sorumludur.


EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİNİ SONA ERDİREN HALLER

Edinilmiş mallara katılma rejimi 4 halde sona erer. Bunlar:

1- Eşlerden birinin ölümü

2- Başka bir mal rejimine geçme hali

3- Evliliğin mahkemece verilen boşanma veya iptal hükmünün kesinleşmesiyle, mevcut mal rejimi dava tarihi itibariyle sona erer.

4- Haklı bir sebebin varlığı halinde mevcut mal rejiminin hâkim kararıyla mal ayrılığına dönüştürülmesi haliyle sona erer. Bu durumda mevcut mal rejimi dava tarihi itibariyle sona erer.

Özellikle aşağıdaki haller haklı sebep olarak kabul edilir:

a) Diğer eşe ait malvarlığının borca batık veya ortaklıktaki payının haczedilmiş olması

b) Diğer eşin, istemde bulunanın veya otaklığın menfaatlerini tehlikeye düşürmüş olması,

c) Diğer eşin, ortaklığın malları üzerinde bir tasarruf işleminin yapılması için gereken rızasını haklı bir sebebe dayanmadan esirgemesi

d) Diğer eşin, istemde bulunan eşe malvarlığı, geliri, borçları veya ortaklık malları hakkında bilgi vermekten kaçınması,

e) Diğer eşin sürekli olarak ayırt etme gücünden yoksun olması

Eşlerden birinin sürekli ayırt etme gücünden yoksun olması halinde, onun yasal temsilcisi de bu sebebe dayanarak mal ayrılığına karar verilmesini isteyebilir.



MAL REJİMİNİN TASFİYESİ

Mal rejimi sona erdiğinde kişisel mallar ile evlilikten sonra edinilen mallar, mal rejiminin sona erdiği zamandaki durumlarına göre birbirinden ayrılırlar. Edinilmiş mallar ayrılırken tasfiye tarihindeki piyasa değerine göre kıymetlendirilir.

Katılma alacağının hesaplanmasında edinilmiş mallara ilave edilmesi gereken değerler varsa bunlar eklenir. Kişisel mallarla edinilmiş mallar arasında denkleştirme yapılır. Ekleme ve denkleştirme elde edilen miktarlar da dâhil olmak üzere, her eşin edinilmiş malların toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kanlan miktar, ‘artık değer’ olarak nitelenir. İşte her eş diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olup, artık değerin yarısı eşin katılma alacağıdır.


EŞLERİN KATILMA ALACAĞININ BELİRLENMESİ


1) DEĞER ARTIŞ PAYI ALACAĞI

Eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıçtaki değeri esas alınır.

Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış olması hâlinde hâkim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler.

Eşler, yazılı bir anlaşmayla değer artışından pay almaktan vazgeçebilecekleri gibi, pay oranını da değiştirebilirler.


2) EKLEME VE DENKLEŞTİRME İŞLEMİNİN YAPILMASI VE ARTIK DEĞERİN BULUNMASI

Eşlerin kişisel malları ile edinilmiş malları, mal rejiminin sona ermesi anındaki durumlarına göre ayrılır.

Eşlerden birine sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumlarınca yapılmış olan toptan ödemeler veya iş gücünün kaybı dolayısıyla ödenmiş olan tazminat, toptan ödeme veya tazminat yerine ilgili sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumunca uygulanan usule göre ömür boyunca irat bağlanmış olsaydı, mal rejiminin sona erdiği tarihte bundan sonraki döneme ait iradın peşin sermayeye çevrilmiş değeri ne olacak idiyse, tasfiyede o miktarda kişisel mal olarak hesaba katılır.

Aşağıda sayılanlar, edinilmiş mallara değer olarak eklenir:

a) Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar,

b) Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler.

Bu tür kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.


Bir eşin kişisel mallara ilişkin borçları edinilmiş mallardan veya edinilmiş mallara ilişkin borçları kişisel mallarından ödenmiş ise, tasfiye sırasında denkleştirme istenebilir.

Her borç, ilişkin bulunduğu mal kesimini yükümlülük altına sokar. Hangi kesime ait olduğu anlaşılamayan borç, edinilmiş mallara ilişkin sayılır.

Bir mal kesiminden diğer kesimdeki malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunulmuşsa, değer artması veya azalması durumunda denkleştirme, katkı oranına ve malın tasfiye zamanındaki değerine veya mal daha önce elden çıkarılmışsa hakkaniyete göre yapılır.

Artık değer, eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dâhil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktardır. Değer eksilmesi göz önüne alınmaz.


Son olarak belirtmek gerekir ki edinilmiş mallara katılma rejiminde hak sahibi olan eşe ayni değil; şahsi hak tanınır. Örneğin Elazığ 1. Aile mahkemesinde boşanan Ali ve Ayşe çifti evliyken aynı değerde 2 araba almış olsun ve arabalar Ali’nin üzerine kayıtlı olsun. Boşanma sonrası mal paylaşımında bir araba Ali’ye bir araba da Ayşe’ye şeklinde olmaz. Burada mallar Ali üzerinde kalır fakat Ali iki arabanın ederinin yarısını yani bir araba parasını Ayşe’ye ödemek zorundadır. Yani tasfiye aşamasında malik kimse mal ona iade edilir ve diğer eşin talebi ayni olmaz şahsi alacak olur. Bu durumun tek istisnası mal rejiminin ölüm ile sonlanmasıdır ve bu durum miras hukukuyla ilgilidir. Bu yüzden bu konuya girmemekteyiz.


Ayrıca tasfiye sırasında paylı mülkiyete konu bir mal varsa eşlerden biri kanunda öngörülen diğer olanaklardan yararlanabileceği gibi daha üstün yararı olduğunu ispat etmek ve diğerinin payını ödemek suretiyle o malın bölünmeden kendisine verilmesini isteyebilir.



Ek olarak belirtmek gerekir ki kanuni mal rejiminin edinilmiş mallara katılma rejimi olması Türk Medeni Kanunu’nun 01.01.2002 tarihinde kabulü ile olmuştur. Bu tarihten önceki evliliklerde eşler arasında mal ayrılığı rejimi geçerliydi. Bu sebeple 01.01.2002 tarihinden önceki tarihteki evliliklerde katılma tarafların katılma alacağı hesaplanırken evlilik tarihinden01.01.2002 tarihine kadar olan kısımda mal ayrılığı rejimine göre hesap yapılacak, 01.01.2002 tarihinden sonraki dönemden mal rejimi bitene kadar ki döneme kadar ise edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanacaktır. Konuyla ilgili aşağıda Yargıtay 8.Dairesinin 2015/3502 E.2015/18069 K. Sayılı ilamı bulunmaktadır. Dava ve Karar: Davacı-karşı davalı Z.. Ü.. ve davalı-karşı davacı B.. S.. aralarındaki katılma alacağı ve katkı payı alacağı davasının kabulüne dair Elazığ 2. Aile Mahkemesi'nden verilen 04.11.2014 gün ve 239/678 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı-karşı davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: Davacı vekili, davacının çalışarak yaptığı birikimleri ile davalı adına dava konusu evin alındığını, evin alınmasında büyük oranda katkısının bulunduğunu, katkı oranının tespiti ile, katkı payının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının taşınmazın alınmasında katkısı olmadığı gerekçesiyle açılan davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, dava konusu taşınmazın edinilmesinde davacının % 62.20 oranında katkısı bulunduğu gerekçesiyle 79.221,03 TL alacağın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK m. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı ve katkı payı alacağı isteğine ilişkindir. 01.01.2002 tarihinden önce 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi' nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM m.170). TKM' de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri malvarlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı Kanunun 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu'nun genel hükümleri gözönünde bulundurularak "katkı payı alacağı" hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanun'un tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (eBK m. 544, TBK m. 646). Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM m. 186/1). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM m. 189). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği malvarlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir.

Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vs gibi) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtay'ın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir. Somut olaya gelince; eşler, 09.12.1994 tarihinde evlenmiş, 16.08.2011 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle sona ermiştir (TMK m. 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nin yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM m. 170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın m. 10, TMK m. 202/1). Tasfiyeye konu 3403 parsel 34 nolu bağımsız bölüm 12.11.1996 tarihinde davalı adına satış suretiyle edinilmiştir. Taşınmaz edinildiği tarihte davacı kadın belediyede sözleşmeli mühendis, davalı koca ise aynı yerde yazı işleri müdürü olarak çalışmaktadır. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır. (TMK m.179). Mahkemece, davacının evlenme tarihinden, malın edinildiği tarihe kadar ki döneme ilişkin gelirlerine esas belgeleri getirtilmiş, davalının ise aynı döneme ilişkin gelirlerine esas belgeleri getirtilip incelenmeden bilirkişi raporuna göre karar verilmiştir. Mahkemece yapılacak iş; davacının evlenmeden önceki gelirlerinden katkısı ispatlanmadığına göre evlenme tarihi olan 09.12.1994 tarihinden, malın edinildiği 12.09.1996 tarihine kadar, davalının çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmelidir. Çalışmanın sabit olmasına rağmen, bir kısım döneme ilişkin belgelere ulaşılamaması durumunda, ilgili meslek kuruluşlarından ve/veya bilirkişilerden o döneme ilişkin yaklaşık gelir durumu sorulup öğrenilerek, malın edinildiği tarihe kadar ki eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı belirlenmelidir. Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 sayılı TKM'nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içerisindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm(rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacak miktarı hesaplanır. Sözü edilen değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır. Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.


AV. BURAK CAN KAYMAZ

AVUKAT / ELAZIĞ

Boşanma davaları ve aile birliğinde içerisinde edinilmiş malların nasıl paylaşılacağı konusunda sorularınız için Elazığ Barosunu kayıtlı Avukat Burak Can KAYMAZ'a site içerisindeki iletişim formunu doldurarak ya da telefon üzerinden ulaşabilirsiniz.


189 görüntüleme0 yorum

Commentaires


Yazı: Blog2_Post
bottom of page